Meksika’da Gezebileceğiniz 11 İlginç Müze

Müzeler genelde resimden müziğe, heykelden arkeolojiye pek çok tarihle ve kültürle ilgilenenlerin dikkatini çeken, içinde bulundurduğu nadide parçalarla gündeme gelir. mektedir. İspanyolcu.com, tarih, sanat ve kültürün birleşimi olan ama bir o kadar da ilginç olan Meksika’daki müzeleri bir araya getirdi.

• Museo del Objeto del Objeto
MODO olarak bilinen bu müze sizi Meksika’nın çeşitli yönleriyle tarihi bir yürüyüşe davet eden nostaljiyle dolu bir yer. 19. yüzyıldan günümüze var olan “nesneler”den oluşan bu koleksiyonda retro fotoğraflar, vintage ambalaj tasarımları, grafik sanatlar ve hatta en ilginç cenaze eşyaları gibi ender şeylerde bulunmaktadır. Ekim 2010’da Mexico City’de açıldı. Kentte, farklı tasarım ve iletişim eşyalarının toplanması, korunması, sergilenmesi ve yayılmasına adanmış ilk mekandır. 1810 yılına kadar uzanan 100.000’e yakın nesneden ıluşan bir koleksiyona sahip olan müzede paketleme, şişeleme, reklam ve grafik sanatların yanı sıra günlük yaşamın çeşitli yönlerini temsil eden tarihi belgeler ve fotoğraflar için mükemmel tasarım örnekleri sunulmaktadır. Bu koleksiyon sayesinde, tasarım ve yaratma olgusunu, yıllar boyunca onların tanıtım ve gelişimini ve tüm bunların günlük yaşamı nasıl etkilediğini anlamak mümkündür. Bu nedenle, üze Meksika toplumunun son iki yüz yıl içindeki evriminin canlı bir kaydıdır.

Museo del juguete antiguo
Mexico City’de Aguascalientes’de hem çocukların hem de yetişkinlerin ilgisini çeken Meksika Geleneksel Oyuncak Müzesi bulunmaktadır. Müze birkaç yüzyıl boyunca çocuk oyuncaklarının tek bir yerde toplanması sonucu meydana gelir. Bu oyuncaklardan bazıları ile oynanılmasına da izin verilmektedir. Bu, Meksikalı çocukların geçmişte ne oynadığını görmenizi sağlayan ilginç bir deneyim. Dört kattan oluşan bu müzede renki kaosun atmosferi hüküm sürmektedir. Vintage oyuncaklar zemin kattaki bir dükkanda satılmaktadır. Meksika’da çocukluğun nasıl koktuğunu bilmek istiyorsanız, bu müze onu keşfetmek için mükemmel bir yer. Ayrıca müze, dünyadaki en büyük oyuncak koleksiyonlarından birine sahip olması nedeniyle uluslararası olarak bilinir.

• Museo de la luz
Işık Müzesi ilginç bilimse sergilerin olduğu, eğlence ile öğrenmeyi birleştiren, hem çocuklar hem de gençler için seminerler düzenleyen bir müzedir. Bu müzede yapılan atölye çalışmalarında, çocuklara renk ve ışığın inanılmaz özellikleri hakkında bilgi verilir, deneylere katılmaları ve kendi kaleydoskoplarını, güneş saatlerini, yanılsamalarını ve hediyelik eşya olarak eve getirilebilecek benzer ilginç şeyleri yaratmaları önerilir. “Işık olgusunun farklı yönleriyle bilim ile ilişkisinin keşfedildiği tematik bir müze” olarak tanımlanan bu yer aynı zamanda size en iyi instagram fotoğrafını çekmenin fırsatını da verir.


Casa Estudio Luis Barragán
1948 yılında inşa edilen Luis Barragán Evi, UNESCO’nun 2004 yılında Dünya Mirası listesine dahil ederek tanıdığı için uluslararası bağlamdaki en önemli çağdaş mimari eserlerden birini temsil ediyor. Latin Amerika’da bu ayrımı sağlayan tek bireysel mülktür, çünkü – UNESCO’nun beyanında belirtildiği gibi – yeni, geleneksel ve yerel unsurların sentezini birleştiren modern hareketin gelişiminde bir şaheserdir. Bunun yanı sıra tüm zamanların çeşitli felsefi ve sanatsal akımlarını da barındırır. Luis Barragán’ın dünya mimarisindeki etkisi günden güne büyümeye devam ediyor. 1988’de ölümüne kadar yaşadığı ve şimdide sadakatle korunan bu evi, mimarlar tarafından en çok ziyaret edilen yerlerden biridir. Doğal ışık, renk patlaması ve mimariyi seven herkes için zorunlu bir durak haline gelen bu yapıya ziyarete gitmeden önce randevu almanız önerilir.

Universum
Meksika Ulusal Özerk Üniversitesi Ulusal Bilim Müzesi, Universum, türünde – Latin Amerika’da öncüdür. Bilimsel kültürü teşvik etmek, öğrenmeyi kolaylaştırmak, eleştirel düşünme ve yansıtmak macıyla kurulan müze çocukları ve gençleri, dünyayı anlamadaki ilgi alanlarını ve becerilerini keşfetmeye ve geliştirmeye yardımcı olmaktadır. Universum, Mexico City’deyken görülmeye değer mükemmel bir bilim müzesidir. Matematiğinden biyolojiye kadar anlaşılır bir şekilde sunulan çok sayıda sergi var.


• Papalote Museo del Niño
6-12 yaşlarındaki çocuklar için harika bir keşif alanı olan müze Mexico City’nin merkezindedir. “Ben”, “Kendimi anlatayım”, “Ben aitim”, “Anlıyorum” ve “Kendimi ifade ediyorum”. Gibi birkaç temkatik alana ayrılmış olan müzede çocuklar insan vücudu, Meksika tarihi, kültürü ve doğasını öğrenirler. Dijital kubbesi, teleskopları, çeşitli doğal olayların bilgisayar animasyonları ve multimedya konferanslarına ev sahipliği yapan küçük oditoryum ile hiçbir çocuğa kayıtsız kalmayacaktır. Eğer küçük kardeşleriniz ya da kuzenleriniz varsa, bu yeri sevecekler, çünkü o kadar etkileşimlidir ki, her şeye dokunabiliyorlar ve istedikleriyle oynayabiliyorlar, aynı zamanda sıkıcı gelmeden yeni şeyler öğreniyor olacaklar. Yetişkin iseniz harika zaman geçirin, bol bol fotoğraf çekin ve kendinize gelin.


• Museo Casa de León Trotsky
Bu müze politikayla ilgilenenlerin ilgisini çekebilecek bir yerdir. Rus devrimci lideri ve Marksist teorisyen yaşadığı ve sürgünde öldürüldüğü ev burasıydı. Kendisinden ve karısından kalanlar bu müzenin bahçesinde bulunmaktadır. Son yıllarını Meksika’da sürgünde geçiren ve bu evde öldürülen Troçki ‘nin bu evi yaşadığı zaman olduğu gibi kurulur ve birçok kişisel mülkünü içerir. Daha önce başarısız olmuş bir suikast girişiminin kurşun deliklerini bile görebilirsiniz. Ayrıca diktatör Joseph Stalin’in acımasızlığı üzerine yazarken kullandığı kitapları, kıyafetleri ve balmumu diskleri de blunmaktadır.


• Museo Frida Kahlo. Casa Azul
Frida Kahlo’nun eşi Diego Rivera, eşinin ölümünün ardından Meksika’daki evlerinin banyosunda sakladığı eşyaları gün yüzüne çıkarıldı. Diego Rivera’nın vefatının ardından koruma altına alınan eşyalar 2004 yılına kadar saklı tutuldu. Daha sonra Meksika’da Frida Kahlo Müzesi’nde sergilenmeye başladı. Bu kadar süre bu eşyaların saklı tutulmasının sebbei Diego’nun vasiyeti idi. Diego, arkadaşı Dolores Olmedo’dan ölümünün ardından on beş yıl boyunca La Casa Azul’daki banyosunu açmamasını istedi. Dolores de kendi yaşamı boyunca arkadaşının isteklerine saygı gösterdi ve bu banyonun, birkaç dolap ve sandığın kapısını kapalı tuttu. Daha ronda bu kilitler tek tek açılınca ortaya 22.000 belge, 6.500 fotoğraf, dergi ve süreli yayınlar, kitaplar, düzinelerce çizim, kişisel eşyalar, kıyafetler, korseler, ilaçlar, oyuncaklar çıktı. Frida Kahlo müzesi diğer adıyla La Casa Azul, Meksika’da görülecek yerlerin başında geliyor. Her gün yüzlerce turist buraya Latin Amerika’nın en ünlü kadınının özel hayatından bir parça görebilmek için akın ediyor. Müzede takıları, ayakkabıları, eldivenleri, el örgüsü mayosu, protez bacağı, geleneksel kıyafetleri, ojeleri, kendi tasarladığı kıyafetleri, saç fırçası ve korsesi gibi birçok eşyası yer almaktadır. Sergilenen bu eşyalar ile Frida Kahlo’nun hayatı hakkında da bilgi sahibi olabiliyoruz. Örneğin müzede yer alan botlarının birinin topuğu diğerinden daha kısa. Bunun sebebi ise küçükken geçirdiği felç sonucu bir bacağının kısa kalmasıdır. Yine 1953 yılında bir bacağının kesilmesi sonucu kullanmak zorunda kaldığı kendi tasarladığı protez bacakta segide yer alan eşyalarından biri. Bacaağını kaybettikten sonra giydiği kıyafetlerin pek çoğu ise eskisindekilere oranla daha uzun. Geçirdiği trafik kazası sonrası vücudu aylarca alçıda kalmak zorunda kalan Frida Kahlobu alçısını boyayarak renklendirmiştir ve bu alçı da müzede sergilenmektedir. Gerek doğumundan sonra geçirdiği çocuk felci gerekse 18 yaşında yaşadığ trafik kazası sonucu tüm hayatı boyunca türlü korseler giymek zorunda kalan Kahlo’nun bu eşyaları da müzede yer almaktadır. Bu eşyalar  Frida’nın çektiği fiziksel acıları ve geçirdiği birçok operasyonu göz önüne kolayca getiriyor. Frida’nın hayatına ve tarihin önemli anlarına tanıklık eden bu özel mekanın renkliliği, yaşamış olduğu tüm sıkıntılara rağmen keyifli bir yaşam sürdüğünü gösteriyor. Frida Kahlo Müzesinde ressamın Long Live Life, Frida and the Caesarian Operation, Portrait of My Father Wilhelm Kahlo gibi en önemli eserlerinden bazılarını görebilirsiniz. Mexico City’e olunuz düştüyse Meksikalı sanatçı Frida Kahlo’nun doğduğu, yaşadığı ve öldüğü eve gitmediyseniz en tanınmış orijinal resimlerinden bazılarını görmek, kişisel eşyalarının bir koleksiyonuna göz atmak ve bu yetenekli kadının hayatı ve eserleri üzerinde düşünecek köşeleri olan bu müzeyi ziyaret etmelisiniz.


• El Museo de Las Momias
Dünyanın en korkunç, son derece garip ve rahatsız edici müzelerinden biri olan Mumyalar müzesi Meksika’nın Guanajuanto şehrinde bulunuyor. Burada 111 mumyalanmış erkek, kadın ve çocuk bedeni sergileniyor, Bir çoğunun diri diri gömülen bu bedenler 1833’teki kolera salgınından kalmadır. Meksika’daki kolera salgınından dolayı ölen insanların doğal ortamda mumyalanmış cesetleri 1865 yılında keşfedilince toplu ölümlerle başa çıkamayan yetkililer bir çözüm aramaya başlıyor. Hatta salgını hızlıca kontrol altına almak için canlı canlı gömülen pek çok mumya bulunmaktadır. Bunu da yapılan araştırmalarda ağızları açık, çığlık atar gibib bulunan mumyalar doğrulamaktadır. Kolera salgınından ölen insanların organlarını mezarda tutmak için bir vergi yasası çıkaran yetkililer, bu vergiden ölenlerin akrabalarını sorumlu tutmuşlardır. 1865’le 1958 arasında, akrabaları veya yakınları gömülü kalmaları için gerekli olan vergiyi ödemediği için cesetler mezarlarından yavaş yavaş çıkarılmaya başlandılar. Bedenler de mezarlığın içindeki bir binada korunmaya başlanmıştır. Zamanla korunmuş bedenleri görmeye gelen turistlerin mezarlık çalışanlarına para vermeye başlamasıyla gelişmiş. Bu koleksiyon içinde aynı zamanda dünyanın en küçük mumyasını da görebilirsiniz. Yani kolera salgınına yenik düşen bir annenin karnındaki fetus da müzede sergilenen bedenler arasında.

• Musa Museo Subacuatico de Arte (Isla Mujeres)
MUSA olarak bilinen bu müze Krayip Denizi’ne uzanan sahilleriyle Meksika’nın en canlı kentlerinden olan Cancun’dadır. Dünyanın en büyük sualtı heykel müzelerinden biri olan bu yer denizin hemen açıklarına, 4 ila 8 metre arasında değişen derinliklerine yerleştirilen yaklaşık 450 gerçek boyutlu insan figüründen oluşur. Müze İngiliz fotoğraf sanatçısı ve heykeltraş Jason deCaires Taylor‘ın imzasını taşıyor. Jason deCaires Taylor her bir heykeli denizin altına indirerek tek tek yerleştiriyor. Titiz bir çalışmanın sonucu ortaya çıkan bu yerde, müzeye özel yapılan heykellerin bir benzeri daha bulunmadığı için müze eşsiz olma özelliği taşıyor. Bu heykel müze yalnız birer sanat eseri olmaığı gibi, doğaya uyumlu maddelerden üretilerek deniz canlıları için doğal resif görevi de görüyor. Toplam ağırlıkları 200 tonu aşan eserler, 420 metrekarelik bir alana yayılıyor ve çorak bir deniz arazisini boydan boya kaplıyor. Heykellerin su altında bozulmamasının sebebi ise PH değerleri nötralize edilerek su altına uygun hale getirilen çimentodan imal edilmesidir. Adeta sürprizlerle dolu bir dalış macerası sunan Meksika Su Altı Heykel Müzesi, her ziyaretinizde yaşam alanı olması ile size yeni manzaralar sunmayı vadediyor.Mercanların üremesi için özel olarak dizilen heykeller, doğanın kendini yeniden biçimlendirmesine katkı sağlarken, deniz canlılarının beslenmesi, saklanması ve yaşamı için uygun alanlar oluşturuyor.


• Isla de Las Muñecas, Meksiko
Isla de las muñecas “Oyuncak bebek adası” olarak çevirilmektedir. Bu adanın hikayesi ise bir bebeğin kanala düşüp ölmesi ile başlamıştır. Mexico City’nin güneyinde bulunan ve kanallarla çevrili kırsal alan Xocimilcho’da bulunan ufak bir ada gerçekten garipliğiyle insanın kanını dondurmaktadır. Bu müzenin hikayesinde yer alan ve boğularak ölen bu bebeğin ailesi Isla de las muñecas adlı bahçeye bir oyuncak bebek asıp gitmiştir. Ardından da diğer insanlar kanallarda ölen çocuklarının anısı için oyuncak birer bebek asıp gitmişler. Zamanla da bu bölge bebek adası halne dönüşmüştür. Aileler ise çocuklarının ruhlarının hala bu adada olduğuna inanmaktadırlar. Bir diğer rivayete göre ise 2001 yılında ölen Don Julian Santana Berrera, adada 50yıl tek başına yaşamıştır. İnsanlarla iletişime geçmeyi reddeden Julian  küçük bir kız hayaletinin peşinde olduğuna inanıyormuş. Bu yüzden adanın çeşitli yerlerine kızdan korunmak ve ona aslında arkadaş olduğunu göstermek için bir çok oyuncak bebek asmış. Bir rivayette de bu adada kanala düşen ve boğulan bebeği Don Julian Santana Berrera bulmuştur. Bulduğunda da su üzerinde yüzen bebeğe ait oyuncakları bulmuştur ve bu oyuncakları kızı koruması için ağaca asmıştır.

 

Like
Like Love Haha Wow Sad Angry
32