Şili’nin Şehirleri

Şili’nin Şehirleri

Şili’nin eşsiz şehirlerinden bazıları; Santiago, Valparaiso, Antofagasta, Arica, Paskalya Adası, Puerto Natales, Puerto Arenas – Magallanes…

Santiago

Şili’nin başkenti Santiago’dur ve ülke nüfusunun 1/3’i burada yaşamaktadır. Şehir 1541 yılında doğusunda And dağları olan bir vadi üzerine kurulmuştur. Bu vadinin adı Valle del Maipo yani Maipo vadisidir. Santiago şehrinin ismi Hz. İsa’nın  havarisi olan St. Santiago’dan gelir. And dağları havayı şehrin içine hapsettiği için Santiago hava kirliliği bol olan bir şehirdir.  Santiago hava kirliliğine ve yüksek binalara sahip olmasına rağmen yeşilliği ile sizi karşılamaktadır. Hatta Santiago’da pek çok apartman dairesinin mini balkonları vardır. Ama bu balkonlar bizim aşina olduğumuz gibi beton zemin değil aksine ağaşlarla yeşillendirilmiş bahçelerdir. Çevre düzenlemesi Santiago için önemlidir. Bu önemin sebebi belkide And dağlarından kaynaklanan hava kirliliğini engellemek içindir. Santiago modern  ve düzgün yapıda gelişmiş kozmopolit bir şehirdir. Bu düzenliliğin en önemli sebeplerinden biri de yaşanan büyük depremlerdir. 8 – 8,5 şiidetindeki depremler Şilililer tarafından normal karşılanmaktadır. Bundan dolayı Santiago’da sağlam ve düzenli bir yapılaşmanın olması kaçınılmazdır.

Santiago tipik bir metropol şehridir. Bu yüzden şehirde etnik giyimli insanlar, lamalar ya da sokaklarda dans eden ve eğlenen yerliler görmeyi hayal ediyorsanız biraz hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Mapocho nehri Santiago şehrini ikiye bölmektedir.  Santiago’nun en geniş ve en dindar ilçesi Las Condes’tir. Bundan dolayı bu semtte birçok kilise vardır. Los Condes sonradan gelişmiştir ve meşhur gökdelenlerinden dolayı New York’a benzetilir. Bu benzerliğinden dolayı lakabı Sanhattan ‘dır. Providencia  Las Condes ile merkez arasında kalan, restoranların ve kafelerin olduğu aktif bir ilçedir. Santiago de Chile ise Şili’nin merkezidir. Vitacura eğlenceli gece hayatı ve mağazaları ile tanına ilçesidir. Daha bohem ve sokak sanatlarının yoğun olduğu yer ise BellaVista’dır.

 

Valparaiso

Küçük ve renkli bir liman şehri olan Valparaiso genellikle sokak sanatlarıyla bilinir. Bu şehirde havaalanı olmadığı için Santiago’dan otobüsle ya da araba kiralayarak gidilebilir. Valparaiso küçük bir şehir olmasına rağmen, Atlantik ve Pasifik Okyanuslarında seyahat eden gemiler için Güney Pasifik’in en önemli liman kentidir. Ayrıca bu şehir ülkenin kültürel başkenti kabul edilir. UNESCO bu şehri 2003 yılında kolonyal dönemden kalma mimariye sahip olması sebebiyle Dünya Kültür Mirası olarak kabul etmiştir.

Cerro Conception, Valparaiso’nun en turistik yerlerinden biridir. Şehrin en renkli evlerini ve harika manzaralara sahip tepelerini görebileceğiniz, önünüzde uçsuz bucaksız okyanusun uzandığı keyifli bir yerdir. Valparaiso’ya daha tepeden bakmak için şehrin en ünlü asansörlerinden biri olan Ascensor Polanco’yu ziyaret edebilirsiniz. Fakat şunu da ekleyelim Ascensor Polanco güvenlik açısından oldukça riskli bir yerdir.

Valparaiso’nun en turistik meydanı Plaza Matriz’dir. Ayrıca bu meydan da yine aynı isme sahip olan Iglesia La Matriz yani Matriz kilisesi de bulunmaktadır. Plaza Sotomayor ise şehrin bir diğer meydanıdır.

Valparaiso, daha önceki yıllarda düzenlenen Street Art Festivalinden dolayı bayağı renkli sokaklara sahiptir. Eğer en iyi sokak sanatı örneklerin keşfetmek istiyorsanız Plaza Anibal Pinto’dan bir Valpo Street Art Tour’a katılabilirsiniz.

La Casa de Neruda – La Sebastian

Daha önce Pablo Neruda’nın Santiago’daki evinden bahsetmiştik. Neruda’nın toplamda bilinen 3 evi olmuş. Her evinin bir adı vardır ve ikinci evinin adı da La Sebastiana’dır. Bu evin ismi, evin hem ilk sahibi hem de mimarı olan Sebastian Collado’dan gelmektedir. Sebastian Collado için evin sahibi desek de kendisi  bu evde hiç yaşamamıştır. Evin yapımına başlamış, bitirdiğinde eve yerleşmeden vefat etmiştir. Evin ve Sebastian Collado’nun bu hikayesi Neruda’yı etkilemiştir. Bundan dolayı evi satın almış, eve Collado’nun adını vermiş ve hatta  Collado’ya bir şiir yazmıştır. Neruda’nın bu evi diğeri gibi tadilat görmemiştir. Bundan dolayı La Sebastian’da Neruda’nın ince zevkini daha detaylı görebiliyoruz. Ayrıca içerideki her eşyanın, her odanın ayrı bir hikayesi bulunmaktadır.

Vina del Mar

Vina del Mar yüzmek ve sörf yapmak için ideal, şehrin küçük bir tatil kasabasıdır. Bu belde dev dalgalarıyla ünlü olduğu için sürekli siren seslerini duyulur.

 

Antofagasta

Şili’nin kuzeyinde yer alan bu liman kenti, ülkenin Santiago’dan sonraki ikinci büyük şehridir. Bu şehir daha önce Bolivya topraklarındaydı. Fakat Bolivya ve Şili arasında yaşanan Pasifik Savaşı’nda Şili topraklarına geçti. Antofagasta “kuzeyin incisi” olarak da bilinir. Ayrıca şehrin ismi kelime anlamı olarak güney Cacan diline göre “Büyük Tuz Gölü’nün kasabası” anlamına gelen “Pueblo del Salar Grande” anlamında olduğu tahmin edilmektedir. Şehrin havaalanı şehrin dışında olduğu için en iyi ulaşım otobüsle yapılmaktadır. Antofagasta’da genellikle sabah saatlerinde yoğun sis hakimdir ve soğuk çöl iklimi etkilidir. Yaz aylarında bile Ocak ayında sıcaklık ortalama 20 derecedir.

Antofagasta’da görülebilecek en güzel yerlerden biri şehrin kuzeyinde kalan ve açık deniz kemeri olan Monumento Natural la Portada’dır. Deniz tortuları ile kaplanmış sağlam bir volkanik tabanın, Pasifik’in zamanla aşındırması sonucu oluşmuş bir doğal kemerdir. Şehirdeki bir diğer yer ise çok eski bir tarihe sahip olmamasına rağmen madencilik hakkında bilgi edinilebilecek Ruinas de Huanchaca’dır. Yine eskiden bir gümrük evi olarak kullanılan fakat günümüzde müzye dönüştürülmüş olan Museo de Regional’da Şili’nin tarih öncesi ve kültürel gelişimi ile ilgili bilgi edinilebilir. Ayrıca Antofagasta bir liman kenti olduğu için bu müzede denizcilik kültürü ile ilgili pek çok ürün bulunmaktadır. Ayrıca müzede iskeletler, eski dönemden kalma paraşütler, yine eski dönem sömürgeci tuzakları bulunmaktadır. İngiliz kültürünün etkilerini hala koruyan Barrio Historico’da İngiliz Viktoryen zamanından kalma eski binalar bulunmaktadır. Burada o dönemden kalma telefon kulübeleri ve terminal bulunmaktadır. Günümüzde bu binalar restore edilmiş ve restoran olarak kullanılmaktadır. Ayrıca Antofagasta’da detaylı mimari ile dikkat çeken Biblioteca Regional de Antofagasta yani Antofagasta kütüphanesi bulunmaktadır.

 

Arica

Şili’nin kuzeyinde bulunan, sörf plajları ve kumsalları ile tanınan, Dünya’nın neredeyse en az yağış alan yerleri arasında olan muazzam şehir Arica. En az yağış alan yerlerden biri olduğu içinde ılıman bir iklimi vardır. Arica önemli bir sörf merkezidir. Pek çok sörf şampiyonu her yıl “El Gringo” olarak adlandırılan dev dalgayı bekler ve kendini bu derin dalgaya bırakır.  Yine kentin güneyinde bulunan, ince bir kuma ve taş merdivenlere sahip olan Corazones Plajı’da Chinchorro kültürünün izlerini taşımaktadır. Bir liman kenti olan Arica aynı zamanda stratejik açıdan önemli bir yere sahiptir. Şehre Şili’nin belirli şehirlerinden kalkan otobüslerle,  Peru’nun Tacna şehrinden ve Bolivya’nın La Paz şehrinden tren ile geçiş yapılabilmektedir. Ayrıca bu liman, Bolivya’nın kullanımınında serbest olduğu bir limandır. Arica tarihsel olarak çok eski bulgulara sahiptir. Arica zengin bir bölge olduğu için hem İspanyolların hem de korsanların dikkatini çekmiştir. Fakat Şili’de İspanyol hakimiyeti bitince şehrin yönetimi Peru’ya verilmiştir. 1883 yılına kadar bu şehir Peru’ya ait bir toprak parçasıydı. Bundan dolayı Peru ile Tacna arasında demir yolu yapılmıştır. 1883 yılından sonra da bu toprak parçası Şili’ye geçmiştir.

Arica’da görülebilecek yerlerden biri UNESCO tarafından doğal koruma alanı olarak kabul edilen, 1370 km2lik bir alanda bulunan, Rio Lauca ve Rio Lluta nehirleri arasında kalan Lauca Milli Parkı’dır. Bu parka kobalt mavisi rengi ile dikkat çeken ve 4517metre rakımla yerden en yüksek konumda bulunan göllerinden biri olan Chungará Gölü bulunmaktadır. Parka bulunan, mistik bir havası olan ve Ulusal Anıt olara ilan edilmiş olan Parinacota Köyü’nde yerel kültür keşfedilmeye açıktır.

Büyük bir kum tepesine benzeyen El Morro kayasından Arica’nın muhteşem manzarası görülmektedir. Ayrıca Arica’nın güneyinde kalan ve bir çölün ortasında bulunan Tutelares’de  Juan Diaz Fleming tarafından yapılmış olan dev heykeller bulunmaktadır. Bu heykeller And dağlarını, güneş ve ayın kozmik ilişkileini sembolize etmektedir.

 

Paskalya Adası

İsla de Pascua yani Paskalya Adası, Şili’nin Pasifik Okyanusunda bulunan ve yaklaşık 6000 nüfusu olan bir adasıdır.  Ada Şili’den 3700km uzaklıktadır ve Santiago’dan bu adaya yaklaşık 5 saatlik bir uçuşla ulaşılabilmektedir.  Adada Polke, Maunga Terevaka ve Rano Kao olmak üzere üç tane volkan bulunmaktadır. Polinezya dilinde ise bu adanın ismi Rapa Nui’dir. Adanın subtropikal bir iklimi vardır ve en çok ziyaret yıllık en yüksek sıcaklıkların görüldüğü Ocak-Mart ayında yapılır. Adaya giden turistler Ovahe ve Anakena Plajları’nı, Rana Raraku ve Rano Kau volkanik alanlarını, Moai isimli heykelleri ve Vinapu’daki taş yapıları ziyaret etmektedir. Ayrıca adanın Motu Iti ve Motu Nui bölgelerinde scuba diving sporu yapılmaktadır. Adanın keşfedilmesini sağlayan Moai heykelleri dünyaca ünlüdür. Heykeller 640’a kadar numaralandırılmıştır. En büyüğü 50 ton ağırlığındadır ve heykellerin boyları ortalama 1-2 metre aralığındadır. Adada daha çok balık restoranları bulunur. Bu adaya en yakın olan ve üzerinde yaşam olan bir diğer toprak parçası Pitcairn Adası’dır. Ayrıca Pasifik’de bulunan Sala y Gomez, Robinson Crusoe, Easter ve Polynesia adaları Şili’nin toprak parçalarıdır.

 

Puerto Natales

Şili’de mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri olan Puerto Natales, Şili Patagonyası’ndaki Ultima Esperanza’nın başkentidir. Torres del Paine ile ünlenmiştir. Ayrıca burası And Dağları, Señoret Kanalı, Riesco sıradağları, güney buzul alanları ve Paine Massif manzaralarına sahiptir. Ortalama 16bin nüfusa sahip olan bu yerde en çok duyacağınız kelimelerden biri “chilote”dir. Çünkü bu bölgeye 1900’lü yıllardan sonra hem Avrupa’lı gçmenler hem de Isla de Chiloé (Chiloé Adası)’den gelen Şilililer yerleşmiştir. Bu bölgede yaşayan ve Chiloé  adasından gelen Şili vatandaşlarına ise chilote denir.

Bu bölgeye ulaşabilmek için Puerto Montt’taki havaalanına gitmek daha sonra da sadece haftada 1 kez düzenlenen feribot seferleri ile Patagonya manzarası eşliğinde feribot turu yapmak gerekir. Yine bölgeye Punto Arenas, Arjantin Al Calafate ve Rio Gallegos üzerinden de ulaşım mümkündür.

Bu bölgede en çok ziyaret edilen yer Torres del Paine’dir. Burası eşsiz dev kaya bloklarının bulunduğu ve üç ana kayadan oluşan milli parktır. Bu kayalar; güneyde 2850 metre ile Torre Sur, Ortada 2800metre ile Torre Central ve kuzeyde 2248metre ile Torre Norte’dir.

Patagonya’nın bitki ve hayvan türlerinin bulunduğu Museo Salesiano Alberto de Agostini ve 10bin yıl önce yaşadığı düşünülen ve büyük bir ayıya benzeyen miladon canlısının fosillerinin bulunduğu Milodon Mağarası’da bu bölgede görülebilecek yerlerdendir. Yine bölge Sofia, Diana ve Dorotea Lagünleri, Dorotea ve Pratt Dağları, Señoret ve De las Montañas kanalları, Toro ve Balmaceda gölleri, Almirante Mont körfezi, Veras yarımadası, Serrano ve Güney buzulları gibi pek çok doğal güzelliğe ev sahipliği yapmaktadır. Bu doğal güzelliklerden dolayı bölgede kuş gözlemciliği, tekne ile göl keşifçiliği, motorlu macera turları yapılmaktadır. Yine Arjantin – Şili sınırının diğer tarafında bulunan Rio Turbio’da kayak yapılmaktadır.

 

Puerto Arenas – Magallanes

Eski ismi ile Magallanes şehri Magallanes and Antartica Chilena’nın başkentidir ve Macellan Boğazı’nın kuzey kıyısında yer alır. Önceleri bir ceza sömürgesi olarak kurulan bu şehir, Şili’nin 2 serbest liman kentinden biridir. Şehirin jeopolitik konumundan dolayı buraya kara, deniz ve havayolu ile ulaşım sağlanmaktadır. Ancak karayolu ile ulaşım sadece Arjantin üzerinden sağlanabilmektedir. Şehir La Cruz tepesinden panaromik olarak seyredilebilmektedir. Şehrin merkezi olarak kabul edilen Plaza de Armas’da Hernando de Magalla anıtı bulunmaktadır. Macellan’ın gemisi olan Nao Victoria’nın ve Ernest Shackleton’un Büyük Trans-Atlantik Seferi’nde kullandığı James Caird gemilerinin birebir kopyalarının sergilendiği Museo de Nao Victoria (Nao Victoria Müzesi)’da buradadır. Ayrıca Puerta Arenas’dan penguenlerin yaşadığı adalara turlarda düzenlenmektedir.

 

Tierra Del Fuego

Macellan Boğazı’nın karşısında yer alan Tierra del Fuego takımadaları “Ateş Toprakları” anlamına gelmektedir.  Adalar Arjantin ve Şili arasında paylaşılmıştır. Arjantin’in bu topraklardaki nüfusu 7bin, Şili’nin ise 133bindir. Adanın %30’luk bir kısmı ormanlık alan olduğu için adada step ve ılık kısmi çöl iklimi görülmektedir. Adada bulunan Martial Buzulu’nda sadece kışları ziyarete açıktır ve kayak yapılabilmektedir. Adada bulunan Museo de Marítimo, Ushuaia’nın eski hapishanesidir ve Tierra del Fuego’nun tarihi ile ilgili ürünler sergilenmektedir. Adada daha çok deniz ürünleri tüketilmektedir ve Centolla yani yengeç bu adaya özgü olan bir yiyecektir.

 

Valdivia

Alman kültürünün hissedildiği kent olan Valdivia, Güney Şili’deki Los Rios’un başkentidir. Buraya Puerto Montt ve Santiago’dan kalkan otobüslerle gidilebilir. Valdivia’da Isla Teja’da Cerveceria Kunstmann Niebla ismindeki bira fabrikası bulunur. Valdivia Şili’nin en iyi bira üreticisi olarak kabul edilir. Bu fabrikada da ziyaretçilere hem biranın üretimi anlatılmakta, bira ikramında bulunulmakta ve satış yapılmaktadır. Valdivia sadece birasıyla değil aynı zamanda büyüklüğü ve lezzeti ile kendinden söz ettiren midyeleri ile ve badem ezmesi ile ünlüdür. Yine Isla Teja’da yer alan Tarih ve Antropoloji Müzesi’nde Mapuche Kızılderelilerine ait eserler ve Alman evlerine ait eski eşyalar bulunmaktadır. Bu müzenin yanında bulunan Valdivia Çağdaş Sanat Müzesi’de eski bira fabrikası olan Cerveceria Anwandter’in binasına temellendirildiği için ilgi çekici hale gelmiştir. Vadedilmiş Topraklar’ın keşfedildiği yer olarak anılan ve Valdivia Köprüsü’nün yanında, nehir kıyısında bulunan Feria Fluvial (Fluvial Pazarı) satılan yiyeceklerin dışında denizaslanları ile dikkatleri çekmektedir. Torreon de los Canelos kulesi ise Valdivia kentinin kuşbakışı görüntüsünü sunmaktadır.